27 Ağustos 2013 Salı

Keyfli Bir Sabah

Kahvaltıdan henüz kalkmıştı yaşlı çift. Adam gazeteyi hanımından önce kapmış ve ilk okuma hakkını kazanmıştı. Her sabah kahvaltıdan sonra bu tatlı çatışmayı yaşarlardı. Genelde de yaşlı adam kazanırdı. Aslında hanımının yarattığı ufak bir oyundu bu. Ona sataşmak her zaman hoşuna giderdi. Karısının yanağına ufak bir öpücük kondurup terasa gazetesini okumaya geçti yaşlı adam. Ve başladı homurdanmaya ‘Ne olacak bu ülkenin hali hanım, bizim zamanımızda böyle miydi?’ diye. Hanımı ise tebessümle yanına gelerek, ‘Yaşlanıyoruz Mümtaz efendi.’ dedi. Mümtaz efendi ise her zamanki kibarlığıyla ‘Ben yaşlanıyor olabilirim ama sen ilk günkü gibisin.’ dedi ve gazeteyi hanımına bırakıp içeri geçti. Daha sonra elinde tepsi ve iki kahve fincanıyla Mümtaz efendi görüldü terasın kapısında. ‘Bize kahve yaptım.’ diyerek bıraktı masaya elindeki tepsiyi. Denizi gören teraslarında tatlı bir esinti eşliğinde kahvelerini yudumlamaya başladılar. Kahvelerini daha bitirmemişlerdi ki huzur dolu bir ses duyuldu dışarıdan. Akordeon sesiydi bu. Mümtaz efendi sandalyesinden yavaşça kalkıp ‘Şimdi dans zamanı.’ Diye fısıldadı hanımının kulağına. Daha ‘Aman elalem…’ derken kendini ayakta buldu kadın. Ardından birbirlerinin gözlerinin içine bakarak dans etmeye başladı tatlı çift. Mutluydular, birbirlerine olan sevgi ve saygıları en büyük servetleriydi ve değerini biliyorlardı. Gençliklerinde sadece tatillerde geldikleri bu tek katlı şirin ev şimdi onların daimi yuvaları olmuştu. Ve daha geçirecek nice seneleri vardı…




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder